HAMBURG
PARK HYATT HOTEL
5.EKIM.2010
Uzun zamandır yeni bir şehire gitmemiştim...
Bugün Hamburg’a gitmek üzere havalimanındayız.
Hem iş, hem ziyaret olacak bu seyahatin amacı.
Turgay Ağabeyimin 70.Yaş kutlamasi için Münih’e geçeceğiz hafta sonu.
Hava güneşli ve parlak, yemyeşil tarlaları seyrediyorum uçağın penceresinden...
Öyle bir yeşil ki toprağın kahverengi tonu görülmüyor...
Ağaçlar, ekili alanlar, bakımlı evler, çiftlikler üzerinden süzülüp, Hamburg havalimanına iniyoruz...
Hamburg Avrupa’nın ve Almanya’nın ikinci büyük şehiri, Elbe nehri şehrin içinden akıyor ve şehrin oldukça büyük bir limanı var.
Otel güzel, bakımlı ve sevimli. Tarihi bir bina...
Odamız henüz hazır olmadığından, bizi Clup Lounge’a çay içmek ve birşeyler yemek üzere davet ediyorlar.
Erken uçağın derdi de bu...
Neyse, odamızın hazır olduğu haberi çabuk geliyor, altıncı kattayız, güneş alan, şık bir oda...
Çabucak yerleşiyoruz, ben şehiri keşfetmek üzere, aşağıdan bir yürüyüş haritası ediniyorum ve kendime bir rota çiziyor, günlere göre planlıyorum, topu topu iki gün kalacağız çünkü...
GÜN 1
Sabah kahvaltı sonrası yürüyüş ayakkabılarmı giyip yola çıkıyorum.
Hamburg, Elbe ve Alster adlı iki nehrin içinden aktığı ve tam 2300 köprüsü olan, yürüyüş için çok rahat ve keyifli bir şehir...
Her yer de, her meydan da kafeleri, ayak üstü yiyecek satılan büfeleri ve bol Türk'ü olan bir Alman şehri...
Monckebergstrasse'den yola çıkıp, Alster (Arcades Pavilion) boyu yürüyüp, Town Hall’a varıyorum...
Biraz soluklanıp, Lake Binnen Alster’e varıyor, bol bol foto çekiyorum...
Jungfernstieg (Neu Wall) keşfetmek üzere, şık vitrinlere bakarak, ki burası exclusive shopping area olarak haritada işaretlenmiş, keyifle yürümeye devam ediyorum...
Kanal boyu, Venedik Mimarisi tarzında inşa edilmis, süper güzel bakımlı Alster Arkaden’den yola devam edip,
Rathausmarkt’da Town Hall of Hamburg’da, 19. Yüzyıl'da (1886) senesinde Neo Renaissane tarzında inşa edilmiş bu sarayı,
hayranlıkla seyrediyor, yine bol bol foto cekiyorum...
19 ve 21.Yüzyıl resimlerinin sergilendiği Hamburg Kunsthalle müzesini geziyorum...
Akşam yemeği, LEVANTENHAUS (levantenhause.de) otelin restoranı çok şık ve keyifli...
Otelin mimarisi, tarihini tam yansıtıyor. Bir ticarethane olarak inşa edilmiş ve özelliği bozulmadan restore edilip, otel haline getirilmiş...
GÜN 2
Dünün çılgın yürüyüş acısını en yoğun, ağrıyan ayaklarım da hissediyorum.
Öğlene kadar otel odasi keyfi yapmaya karar veriyorum, küvette köpük banyosu ve ayak masaji ile ikinci günün yürüyüş enerjisini toplamaya çalışıyorum. Aklım dışarıda çünkü...
Şansıma hava da güzel...
Öğlen yemeği için Alster Arcade de, FRIESENKELLER (Jungfernstieg 7)’de buluşuyoruz.
Dışarıda, terasta ve nehir kenarında, keyifli bir öğlen yemeği yiyoruz.
Benim yürüyüş maratonum tekrar başlıyor...
Hamburg Town Hall (Parliment), Rathausmarkt 1’den başlıyorum...
Dün aklım burada kalmıştı...
1842' deki büyük yangında tamamen kül olan eskisinden, 44 yıl süren bir inşaatla, bu neo-renaissance, muhteşem sarayı inşaa etmişler.(1886-1897) ve 11 million Gold Mark harcanmis...
17.000 metrekareyi işgal ediyor.
Hemen yakınında sayılan, Gothic tarzda inşaa edilmiş (1189-1195) St. Peter Church (Petrikirche)’i de ziyaret ediyor, aslan başlıklı kapı tokmaklarının fotolarını çekiyor ve yürüyüşe devam ediyorum...
Akşam yemeği için hazırlanmak üzere otelin yolunu tutuyorum...
Akşam yemeği, FISHEREIHAFEN...Grosse Elbstrasse 143'de,
Hamburg’un en meşhur balık lokantası, Elbe Limanı kenarında.
Gerçekten çok güzel. Servis mükemmel...
Balık, istiridye ve her türlü deniz ürünlerinin sunulduğu; Kowalke Ailesinin 1981 den beri sahibi bulunduğu bu restorana,
tekrar gelmeliyiz diye ayrılıyoruz.
Yarın yolculuk Münih’e... Aile buluşmasına...
2010
Tülin Etizsoy Erkaya